Hazırlık sınıfında iken Hocam olan Nadire Arıkan,benden hazırlığa yeni gelen öğrencileri teşfik ve bilinçlendirme amacı ile öğrencilerine bir mektup yazmam ricasında bulundu.Mektupta Erasmustan,ingilizceden,öğrencilerin hazırlıkta iken yapması gerekenlerden bahsetmemi istedi.
Bu mektubu yazmak benim için bir zevk oldu,umarım okuduğu arkadaşalara az bile olsa katkım olmuştur,
erasmus konusunda yardıma ihtiyacı olan arkadaşlara yardımcı olabilir diye mektubu aynen bloğumda da yayınlamak istedim:
Merhabalar arkadaşlar,
Kısaca kendimi tanıtmam gerekirse,ben Derya Osmangazi Üniversitesi Bilgisayar Mühendsiliği 3. Sınıf öğrencisi,bu dönemi erasmus ile Litvanya’da geçirmeye hak kazandım,öğrenimim bu dönemini Vilnius Gediminas Technical University’de geçireceğim.Erasmus demişken Erasmusun ne olduğu ile ilgili kısa bilgiler vermenin de faydalı olacağını düşünüyorum.İlk defa duyan ya da duyup da çok fazla bilgisi olmayan arkadaşlar olabilir,çünkü ben de Üniv.ye başladıktan sonra böyle bir programın olduğunu öğrenmiştim.
Erasmusun İngilizce karşılığı “Exchange student”tır,yani Avrupa birliği ve Avrupa Birliği’ne girmeye aday ülkeler arasındaki öğrenci değişim programıdır.Bu programa dahil olan üniv.ler ile yine Üniversitesinde Erasmus programı olan diğer üniv.ler kendi aralarında anlaşma yapıp her sene çeşitli kriterlere göre seçtikleri öğrencileri anlaşma yaptıkları üniv.lere bir dönemliğine ya da 1 seneliğine gönderiyorlar.Tabi ki Erasmus programına başvurabilmenkiçin çeşitli kriterler var :Bunlar ortalamının 2.00 üzerinde olması ve girilen İngilizce sınavlardan en az 50 almış olmak,tabi ki bunlar minimum şartlar,kendi bölümünden kaç kişinin başvurduğu da önemli bir nokta,sıralama yukardan aşağıya doğru oluyor ve her üniversiteye ortalama 3 öğrenci gönderiliyor.Puan hesaplaması yapılırken de okul ortalamasının %50si ve İngilizce kısmının da %50si alınıyor.İngilizce kısmında yazılı sınavın %75’i sözlü sınavın %25’i alınıyor.Yazılı sınav bizim hazırlıkta girdiğimiz midterm ve final sınavları ile hemen hemen aynı düzeyde, bundan dolayı hazırlığı verimli geçirmiş arkadaşlar büyük bir ihtimalle yazılı ve sözlü sınavı hiç zorlanmadan atlatacaklardır.Ben de sınavdan 1 ay önce sadece hazırlıkta öğrenmiş olduklarımı gözden geçirdim ve birkaç test çözerek en yüksek puanlardan birini aldım.Başvurular ikinci dönemin başlarında oluyor.
Erasmus ile ilgili birkaç teknik bilgi verdikten sonra şimdi işin eğlenceli taraflarından bahsetmek istiyorum:Bugün itibari ile buradaki 1 ayımı tamamlamış oldum.Burada dünyanın her tarafından gelen öğrenciler ile beraber erasmus yurdunda kalıyorum ve oda arkadaşım Check Cumhuriyetinden.Çok farklı karakterleri,kültürleri tanıyabilme lüxüne sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.Tabi işin bir de “CultureShock” tarafı var ama şokun etkisi 1 2 hafta içinde geçiyorJDüşündüğüm zaman değişik ülkelerden gelen öğrencilerin,bizim ve buradaki halkın herkesin farklı bir dili var ve herkes kendi dilini konuşuyor olsaydı anlaşmak ne kadar zor olurdu.Ama neyse ki İngilizce var da bizi bu dertten kurtarıyorJİngilizce sayesinde Çeklisiyle ,Almanıyla ,Litvanıyla hatta Korelisi ile bile anlaşabiliyorsun ve bildiğin bu dil dünyanın her tarafında geçerli.Ne kadar güzel değil mi?Genelde bütün ülkelerde gençler çok iyi İngilizce biliyor,orta kesim de derdini anlatabilecek kadarını biliyor.İlk 2 -3 haftada Litvanya’nın içini gezdik,hatta bir haftadan sonra da kendimiz gezmeye başladık,sora sora araştıra araştıra gezdik.Şimdi de birkaç arkadaş ile beraber yurtdışına çıkmaya başladık,Letonya’ya,Finlandiya’ya gittik ve gitmeyi planladığımız bayağı bir ülke var.Gezilere giderken bütün ayarlamaları :bilet,gezilecek yerler,harita vs gibi bütün ayarlamaları kendimiz yaptık.Gittiğiniz ve gideceğiniz bütün ülkelerde bildiğiniz dil derdinizi anlatmaya ve kendi başınıza gidip gezmeye yetiyor ,bunların olabilmesi için de İngilizceyi biliyor olmanız gerekir çünkü derdinizi başka türlü anlatamıyorsunuz ,burada bazen inglizce bilmeyen market çalışanları ya da otobüs şoförleri karşılaştığımız zaman ve bir şeyler sormak zorunda olduğumuz anlaşmak bir hayli zor oluyor ,sağır dilsizler gibi işaretleşiyoruz JKeşke diyorum mümkün olsaydı da onların dillerini de konuşabilseydimJ.Diğer ülkelerle kıyaslama yaptığım zaman en kötü ingiilizcesi olan maalesef ki Türkiye’den gelenler.Diğer ülkelerden gelenlerin İngilizcesi çok akıcı ve hepsi çok iyi konuşabiliyor, üniversite öğrencileri bi yana buradaki lise öğencileri bile birçoğumuzdan daha iyi konuşabiliyor.Çünkü liseden itibaren eğitim dilleri İngilizce oluyor ya da eğitim siteminin zorlaması ile öğreniyorlar.Bizim ülkemizde ise genelde tek şans üniversitelerdeki hazırlık sınıfları oluyor,bu yüzden ingiizceyi ne kadar iyi bildiğimiz hazırlık sınıfını nekadar iyi değerlendirdiğimize kalıyor.Düşünüldüğü zaman aslında bu kadar önemli bir dil için 1 sene feda ediliyorsa ve İngilizce dışında hiçbir ders olmayacaksa,bu şansı değerlendirmek gerektiği sonucuna varılabilir.İngilizcenin sadece konuşulduğu ortamda ne kadar önemli olduğundan bahsettim ama elbette ki İngilizcenin bizim ülkemizdeki önemi de gün geçtikçe artıyor.Mesela İngilizce eğitim verilen bölümlerde okuyan arkadaşlar,ya da daha ilerisinde çalışacağınız iş yeri için minimum istenen dil İngilizce,örnekleri çoğaltmak mümkün tabi ki.Ben hazırlık sınıfını iyi değerlendiren insanlardanım sanıyorum,burada dil açısından pek bir zorluk yaşamıyorum çünkü.Hazırlık sınıfını geçmek yeterli mi derseniz tabi ki değil,sürekli konuşulmayan bir ortamda bulunmadığın sürece en azından “speaking” de eksiklikler olacaktır.Bu yüzden Erasmus ya da Work and Travel gibi programlar iyi çözüm diye düşünüyorum.
Yazılacak çok şey var aslında çok değişik tecrübeler ediniyorum burada çünkü sizi fazla sıkıp zamanınızı çalmayayım.Şimdilik söyleyeceklerim bukadar ama erasmus ya da başka konular ile ilgili yardımcı olabileceğim bir şey olursa mail adresimi falan Nadire Hocam’dan alabilirsiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve Nadire Hocam’dan ders alabilme lüxüne sahipseniz bu şansı iyi değrlendirmelisiniz diyorumJ………
1 yorum:
Bilginiz için teşekkürler Derya hanım!
Yorum Gönder